1 Temmuz 2012 Pazar

Turizm'de Tanıtım Çekiciliği; The Best Job In The World

   Yaz dönemi yaklaşınca herkesi bir telaş sarar; “Bu yaz nereye tatile gitsek?”. Zaten en fazla 1 haftalık izin sürenizi farklı bir yerde geçirmek istersiniz malum bu yıl çok çalıştınız. Hemen gazetelerin seyahat eklerini, internetten tavsiye edilenleri araştırmaya başlarsınız ya da genelde tercih edildiği üzere arkadaşlardan gelen “3 yıl önce şuradaydık harikaydı, geçen yaz buradaydık muhteşemdi” cümleleriyle başlayan tavsiyelerini dikkate alırız “ aaa gerçekten mi, çok iyiymiş” diye onaylarken. Peki biz bu turizm cennetlerinin ne kadar farkındayız ve ülkeler kendilerini bir turizm cenneti olarak göstermek için neler yapıyorlar?


Hepinizin bildiği üzere geçtiğimiz yıllarda Türkiye Turizm Tanıtım Kampanyası “A Neverending Tale-‘Hiç Bitmeyen Masal” sloganıyla hazırlanan görseller Roma Navona Meydanı’ndan çeşitli ülkelerin havalimanlarına kadar karşımıza çıkıyordu. Harcanan PR bütçeleri öngörüldüğünde yeterli geri dönüşümü alabildik mi acaba? Antalya sahillerine Rus çekmek için hazırlanan satış kampanyalarından bir adım ileride olduğu kesin.

   Avustralya’da ki Queensland yönetimi Ada’larını bir Turizm cenneti olarak tanıtmak için global bir kampanya düzenlemek istemişler ama bütçe kısıtlı. Masmavi deniz, beyaz kumlar eşliğinde kitlelerin gücünü kullanarak altı aylık bir iş teklifi “Best Job in the World” . 6 aylık süreyi kaplayan bu iş (Balıkları beslemek, posta dağıtımı. Gibi) içinse USD $100,000 paket sunuluyor yani muhtemel Google ve ya Microsoft çalışanından daha fazla. Neden Great Barrier Reef Adasında çalışmak için en uygun kişi olduğunuzu anlatan max 100 MB ve min 60 saniyelik videonuzu www.islandreefjob.com adresine yüklemeniz yeterliydi. Yüklenen videolardan 11 tanesi jüri tarafından 1 tanesi ise halk oylaması ile seçilmiş. "miş" diyorum çünkü çok üzgünüm bu Ödül/iş için başvurular için 22 Şubat 2009 tarihinde kapatılmış.

   Kitlelerin gücünü ve minimum bütçe ile  6 hafta süren kampanya sonuçları ortada; 4milyondan fazla ziyaret, 28 milyondan fazla sayfa görüntüleme, 201 ülkeden 34,684 başvuru, 80milyon dolarlık medya değeri taşıyan global çapta 6binden fazla haber.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Esaretten Kurtulun!

Türk toplumu bilgisayar ve teknoloji ile o kadar bütünleşti ki, geçmişten bu güne şöyle bir göz gezdirirseniz, inanılmaz sonuçların doğduğunu kendinizde görebilirsiniz. Daktilodan, dokunmatik klavyelere; dosya kağıtlarından, LED ekranlara; donanımın gücü o kadar gelişti ki, 20 yıl önce bugüne ait bir fotoğraf gösterseniz, deli olmak ile suçlanırsınız. Peki donanım bu kadar gelişmiş iken yazılım ne alemdedir?
Tabii ki yazılımda bir o kadar gelişti, çeşitlendi. Ama bu çeşitlenme kullanıcıya asla yansımadı. Kullanmaya alıştıkları işletim sistemini, hataları ve sorunları ile kabul etmek zorundaydılar çünkü piyasa bu yazılımın tekeline girmişti. Hangi yazılımdan bahsettiğimi hepimiz biliyoruz. Microsoft piyasa üzerinde kurduğu egemenliği arttırırken, yazılım ve oyun üreticileri de doğal olarak bu duruma destek vermek zorunda kaldılar. Bu durum kimsenin rahatını bozmadan yıllarca sürüp gitti. Ne zaman ki bilgisayar sistemlerinin dünya üzerinde ilk adından söz ettirmeye başladığı zamanlarda ki ruh ve inanış yeniden doğana kadar. Açık-Kaynak.
Canonical firması, Açık-Kaynaklı işletim sistemleri arasında şu anda dünyada en revaçta olanını yarattı ve oun üzerinden desteklerini milyonlarca insanla birlikte sürdürüyor. Ubuntu.
Oldukça iddialı şekilde tasarlanan bu işletim sistemi tüm dünyada ücretsiz kullanıma sunuluyor. Aktif olarak yaklaşık 30 milyona yakın kullanıcısı bulunan işletim sistemi, gerek dizaynı, gerek hızı gerekse kullanım kolaylığı açısından, esiri olduğumuz işletim sistemlerinden çok daha güzel. Bu güzel yazılımı bilgisayarınıza taktığınız anda yükleme esnasında bile size tek ihtiyacınızın Internet bağlantısı ve eğer taşınabilir bir bilgisayarsa, bir güç kaynağı olduğunu söylüyor. Ondan sonra siz parmağınızı bile oynatmadan Ubuntu sizin için donanım sürücüleriniz dahil her şeyi yükleyerek, sisteminizi hazır hale getiriyor. 
Dev bir kullanıcı bulutuna bağlı olan Ubuntu, sorularınızı, talimatlarınızı ve görüşlerinizi almak için bu kullanıcı bulutundan yararlanıyor. 30 milyonluk bir teknik destek servisi hayal edin Bu sistemde herkes birbirine yardımcı olmaya ve Açık-Kaynak felsefesini yaymaya çalışıyor. Peki asıl sorulması gereken soru, üretici firma bundan nasıl para kazanıyor. Ubuntu tüm dünyaya bedava dağıtılıyor. Bu işletim sistemini tercih eder ve kullanmaya başlarsanız, ve çözüm gerektiren bir sorununuz olursa bunun çözümü için Ubuntu kullanıcılarına başvurabilirsiniz. Eğer bu konuda daha kesin ve hızlı bir sonuç istiyorsanız işte o zaman üretici firma ile irtibata geçebiliyorsunuz. Çok ufak ücretler karşılığında siz teknik hizmet sunuyorlar ve firma tüm gelirini bu yolla karşılıyor. Eğer yıllardır masanızda duran bilgisayarınıza yeni bir kimlik kazandırmak istiyorsanız, www.ubuntu.com adresini ziyaret edin ve kendinizi yıllardır emri altında bulunduğunuz yazılımların esaretinden kurtarın.


28 Mayıs 2012 Pazartesi

Açık İnovasyon Süreci

     
        Rekabetin giderek arttığı iş dünyasında artık birçok şirket açık inovasyonla kar etme çabası içerisinde ve kuşkusuz Procter & Gamble, IBM ve Hewlett-Packard gibi öncü şirketler, güçlü açık inovasyon stratejileri sayesinde çoktan kara geçmiş durumdalar. Bu başarılı örneklerden sonra, yöneticiler, ihtiyaç olduğunda açık inovasyon stratejilerini temel alarak dış ortaklarla aktif  işbirlikleri kurmaya odaklanmış durumda.

        Ancak eğer başarılı bir uygulama süreci oluşturulmazsa açık inovasyon stratejilerinin potansiyel faydaları  hayata geçemez. Açık inovasyon stratejisi, iş stratejisinin bir sonucu olmalıdır. Açık inovasyon uygulamaları kısa, orta ve uzun vadede iş ve inovasyon hedeflerini desteklemelidir. Birçok şirket bilinçli bir açık inovasyon stratejisi tanımlayamamaktadır ve bu şekilde açık inovasyon süreçleri eksik sonuçlanır.


        Ayrıca unutulmamalıdır ki, yalnız içe dönük düşünen ve bunu onaylayan çalışanların görüşleri çoğunlukla, açık inovasyon yaklaşımlarına sekte vurur. İşbirliğine inanan dışa dönük, açık inovasyona ait olumlu görüşleri olan çalışanlara sahip şirketlerin başarıya ulaşmaları daha kolaydır. Bu sebeple yöneticilerin, açık inovasyona destek verebilmek için çalışanlarını teşvik etmeleri gerekmektedir.

         
        Açık inovasyonda şirketlerin çok farklı fikir ortaklarına değinebilmesi gerekir. Bu açıdan ağ yönetiminin önemi açıktır. Yenilik için çözüm yaratıcılarıyla sürekli temas halinde olmak gerekir.

         Bir açık inovasyon stratejisi ile şirkete zarar verme riski her zaman vardır. Bu nedenle başarılı bir açık inovasyon atılımı hem öngörülü ve tedbirli olmak hem de risk alabilmek arasındaki dengeyle mümkündür ancak. 










Bu dönemin son post'u benim için. Teşekkürler Gabi ve tüm sınıf :)) Cuma akşamı görüşmek üzere :))







13 Mayıs 2012 Pazar

Anne Mesajları ile Dijital İletişim

Saat 23.40 ve bir SMS gelir "Kızım 12’de evde ol gecikme Bal Kabağına dönersin!"
Aslında söylenmek istenen şudur; 12’de evde olacaksın diye zar zor izin aldın Baban ayakta seni bekliyor…
Bu hafta gerek geleneksel medyada gerekse yeni medya kanallarında birçok farklı “Anneler Günü” kutlama kampanyaları yer aldı. Hepsinin ortak özelliği Annelerimize verdiğimiz sevgiyi ve önemi yansıtmaları. Bazı reklamlar sıradanlaşırken bazıları ise konuya farklı yaklaşımları ile ön plana çıktı ve “like”landı. Bunlarda ilk akla gelenler Profilo markasının 2011 yılı itibariyle yayınladığı “O Tabak Bitecek” reklamı ile başlayan, Bayramda “Anne Niçin Baktın Bana Öyle Klavuzu ” ile devam eden ve 2012’de ise “teknoloji” marka yansıması ise “Yavrum Seni Like ettim” reklamı.
Bir diğer örnek ise “Anne Mesajları” ile ön plana çıkan Turkcell Akıllı Kadınlar Kulübü.  Turkcell Dijital Ekibinin fark yarattıkları en öenmli nokta ise, bu video için Crowdsourcing geniş yelpazesinden yararlanıp çalışanlarının yaratıcı enerjisini de katarak daha gerçekçi bir yaklaşım sergilemeleri. Turkcell bu dijital iletişim videosunu hazırlarken sadece ajansından gelen fikirleri değil Turkcell çalışanlarını da bu yaratıcı fikre dâhil ettiler.  Düzenledikleri şirket içi anket ile Turkcell çalışanları kendi annelerinden gelen en düşünceli, en esprili, en farklı SMS’leri ilettiler. Ve bu SMS’lerinde yer aldığı “Anne Mesajları” videosu yaratıldı. Yayına girdiği gün Twitter’da en popüler listesinde #annemesajları ile 1.sıraya yükselerek Trending Topic olma sıfatını saatlerce korudu. Sadece bir gün içerisinde sosyal medya kanallarında 4 milyon reach ulaştı. Firma Anneler Gününde farklı bir iletişimde bulunduğu/beğenildiği, Annelerimiz ise çocuklarına attıkları SMS’leri medyada gördükleri için mutlular.
Bu iki markada risk alarak diğer firmaların bir Anneler Günü klasiği olan “koşarak annesine sarılan küçük kız” sembolü yerine bizim gündelik hayatımızda Annelerimizle yaşadığımız diyalogları kullanarak hem gülümsetip hem de onların bize verdikleri değeri tekrar hatırlattılar. Yaşam enerjimizi yansıtan Annelerimizin ve Geleceğin Annelerinin Anneler Gününü kutluyorum.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Facebook Hayat Kurtarıyor !


Sağlık; insanın yaşadığı dünyada ne paraya ne de onun dengi başka bir değere değişebileceği bir olgu değildir. Hayatmızın ilk evrelerinde ailemizin koruması altında sağlığımızı düşünmeden yaşarız. Yaşımız ilerledikçe ve varlığımızın kontrolü kendi ellerimize geçtiği vakit sağlığımızı korumak için çok çaba sarfederiz. Ama bir gün gelir yaşadığımız dünyayı terk etmek zorunda kalırız.
Ölüm, insanoğlu her ne kadar kabul etmesede dünyanın en büyük gerçeğidir. Her insan, mutlu yaşayamasa da, huzurlu bir şekilde hayata gözlerini yumacağını düşünür. Bazen kader insanlara bu huzura sevketmez ve hayali bile kötü olan durumlara düşürebilir. Hayata tutunma çabası gösteren bir çok insan gibi.
Hastanelerde, kendilerini hayata bağlayacak yeni bir organı bekleyen binlerce insan için bu durum böyle.  Bir umutla yaşamak güzel olduğu kadar, bu umuda kavuşmayı dilemek ve sabretmekte bir o kadar sancılıdır. Organ bağışı gibi hassas ve gerekli bir konuda sosyal medya devlerinden biri olan Facebook’un ilgisinden kaçmadı ve bu konu dijital ortama taşındı.
Facebook kendi sistemine, paylaşılan bir sürü kişisel bilginin yanı sıra, organ bağışını da ekledi. Amerika’da harekete geçen bu sistem sayesinde kullanıcılar organ bağışçısı olduklarını Facebook aracılığı ile duyurabiliyorlar. Organ bekleyen bir hasta, bağışçı kullanıcılardan birinin organları sayesinde, gerekli ortam sağlanması halinde hayata tekrar tutunabiliyor.
 900 Milyon kullanıcısı olan dünyanın en büyük sosyal ağı Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, uzun zamandır Facebook’un sosyal sorumluluk alanında girişimlerde bulunacağını belirtiyordu ve bu büyük girişim ile Facebook adından çokça söz ettirecek gibi görünüyor. Henüz ülkemizde devreye girmeyen bu sistem, ve güvenilirliliği konusunda tartışmalar ise çoktan başladı.

11 Mayıs 2012 Cuma

Kitlelerin Çeviri Gücü


   
   Dil kuşkusuz kişiler ve/veya ırklar arası uçurumu (dijital uçurumu) derinleştiren en önemli sebeplerden biri. Facebook’un Türkçe seçeneği olmasaydı muhtemelen Türkiye kullanıcı sayısı bakımından Facebook dünya sıralamasında 7. olmayacaktı. Aslında, 'dil' erişimin ve iletişimin olmazsa olmaz biricik parçası. 



    Google translate ve benzeri çeviri hizmetleri şuan için yeterli sayılmazlar. Her lisanın dilbilgisi, kalıpları, noktalama işaretleri kendine has ve üstelik bir lisanın ait olduğu kültüre hakim olabilmek ise işin diğer bir önemli boyutu. İyi ama dünya üzerinde birçok dil var ve her birinin çeviri maliyeti, şirketleri zor durumların eşiğine getirebilir derken bu taşın altından da Crowdsourcing çıkıyor. Herkesi bu süreçte birer tercüman olmaya, dilini ve dolayısıyla kültürünü paylaşmaya çağırıyor. 



   Twitter bu yöntemle oldukça başarılı olmuş ve içlerinde öğrencileri, gazetecileri ve hatta IT uzmanlarını barındıran 13.000 kişilik gönüllüler bulutunu oluşturarak Twitter’ın oldukça kısa bir sürede 28 farklı dile çevrilmesini sağlamıştı. Facebook’ta da aynı şekilde başarılı örneklerine tanık olduğumuz bu yeni çeviri yöntemine güncel bir örnek olarak Pinterest’i sayabiliriz.



   Bugünlerde kendilerine bu çeviri sürecinde yardım edebilecek tercümanlar arayan Pinterest öncelikle beş lisanda odaklamayı hedefledi -İspanyolca, Portekizce, Japonca, Almanca, ve Fransızca-. Pinterest bu imece usulü çeviri sürecine herhangi bir lisanda akıcı olan herkesi davet ediyor.

9 Mayıs 2012 Çarşamba

En iyi 3G şebekesinden Crowdsourcing ile İşlerinizi Halledin..


Crowdsourcing’in önemi anlaşıldıkça crowdsourcing temelli uygulamalar da mobil cihazlar ve internet üzerinde artış göstermekte. İki yeni iPhone uygulaması da bu önem artışını fark edenler tarafından geliştirilmiş. Bunlardan ilki mCrowd. mCrowd daha önce anlattığımız AppsWell uygulaması gibi çalışan, insanların birbirleriyle görüşerek belirli bir iş bölümü sağlayabilmelerini ve yapılacak görevleri alanında bilgi sahibi insanlara paylaştırabilmelerini amaçlayan bir platform. Ayrıca bu platform üzerinden kişilerin belirli bir bilgiyi veya durumu paylaşarak o durum hakkında bilgi de alınabilmekte. Örneğin yaşadığınız bir sarsıntının deprem olup olmadığından emin değilseniz ve etrafınızda sorabileceğiniz kimse yoksa mCrowd üzerinden durumu paylaşıp size yakında olan kişilerle durum değerlendirmesi sağlayabilirsiniz. mCrowd’u öne çıkaran önemli özelliklerden biri de lokasyon bazlı çalışması ve kişinin iletilerinin istediği lokasyon çevresinde paylaşılabilmesini sağlaması. Yani bir konuyla ilgili sizin yüz yüze görüşmeye gidebileceğiniz mesafeniz en fazla 30 km ise, uygulamaya bunu değer olarak girmeniz yeterli. Uygulama 30 km. çevresinde durumunuza veya araştırmanıza uygun bilgileri ve durumları filtreleyerek size iletebilmekte. Uygulama ile ilgili detaylara ve AppStore bağlantısına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.






Bir diğer crowdsourcing uygulaması ise 3G üzerinden benim gibi iPad ve Android tablet kullananları ilgilendirecek bir uygulama. 3G, Türkiye’de kullanılmaya başlandığından beri hızıyla, bağlantı kalitesiyle, operatörlerin izlemekten bıktığımız birbirlerini iğnelediği reklamlarıyla meşgul olduğumuz GSM ağı üzerinden yüksek hızda kablosuz veri aktarımı ve internet erişimi sağlayan bir altyapı. Bu altyapıyı benim gibi son teknoloji ürünleri hastası insanların kullanırken yaşadığı birçok sorun mevcut. Yavaşlama yaşanması, sinyal kalitesinin düşmesi bu sorunlardan sadece birkaçı. İşte bu sorunları en aza indirmek ve operatörlerden hangisinin en iyi 3G bağlantısını sağladığını bulabilmek için artık bir CarrierCompare var. Uygulamayı indirdikten sonra tek yapmanız gereken çalıştırmak. Bulunduğunuz lokasyonda hangi operatörün en iyi 3G kalitesine sahip olduğunu uygulama aracılığıyla belirleyebiliyorsunuz. Uygulamanın crowdsourcing’i ilgilendiren kısmı ise bu bilgileri paylaşabilmeniz ve böylece hangi lokasyonda hangi operatörün önde olduğunu uygulama aracılığıyla kullanıcılardan gelen veriler çerçevesinde güncel olarak öğrenebilmeniz ve sonuçları sosyal medya üzerinden paylaşabilmeniz. Uygulamanın ücretsiz ve ücretli (1,99$) olmak üzere iki versiyonu bulunmakta. Ücretli versiyonunda reklam bulunmazken ücretsiz versiyonda rahatsız etmeyen reklamlar bulunmakta. Kendi ofisimden uygulamayı çalıştırdığımda soldaki sonucu elde ettim. Yeditepe civarlarında 3G kullanacaksanız yandaki sonucu göz önünde bulundurun derim. Uygulama ile ilgili detaylara ve AppStore bağlantısına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.