1 Temmuz 2012 Pazar

Turizm'de Tanıtım Çekiciliği; The Best Job In The World

   Yaz dönemi yaklaşınca herkesi bir telaş sarar; “Bu yaz nereye tatile gitsek?”. Zaten en fazla 1 haftalık izin sürenizi farklı bir yerde geçirmek istersiniz malum bu yıl çok çalıştınız. Hemen gazetelerin seyahat eklerini, internetten tavsiye edilenleri araştırmaya başlarsınız ya da genelde tercih edildiği üzere arkadaşlardan gelen “3 yıl önce şuradaydık harikaydı, geçen yaz buradaydık muhteşemdi” cümleleriyle başlayan tavsiyelerini dikkate alırız “ aaa gerçekten mi, çok iyiymiş” diye onaylarken. Peki biz bu turizm cennetlerinin ne kadar farkındayız ve ülkeler kendilerini bir turizm cenneti olarak göstermek için neler yapıyorlar?


Hepinizin bildiği üzere geçtiğimiz yıllarda Türkiye Turizm Tanıtım Kampanyası “A Neverending Tale-‘Hiç Bitmeyen Masal” sloganıyla hazırlanan görseller Roma Navona Meydanı’ndan çeşitli ülkelerin havalimanlarına kadar karşımıza çıkıyordu. Harcanan PR bütçeleri öngörüldüğünde yeterli geri dönüşümü alabildik mi acaba? Antalya sahillerine Rus çekmek için hazırlanan satış kampanyalarından bir adım ileride olduğu kesin.

   Avustralya’da ki Queensland yönetimi Ada’larını bir Turizm cenneti olarak tanıtmak için global bir kampanya düzenlemek istemişler ama bütçe kısıtlı. Masmavi deniz, beyaz kumlar eşliğinde kitlelerin gücünü kullanarak altı aylık bir iş teklifi “Best Job in the World” . 6 aylık süreyi kaplayan bu iş (Balıkları beslemek, posta dağıtımı. Gibi) içinse USD $100,000 paket sunuluyor yani muhtemel Google ve ya Microsoft çalışanından daha fazla. Neden Great Barrier Reef Adasında çalışmak için en uygun kişi olduğunuzu anlatan max 100 MB ve min 60 saniyelik videonuzu www.islandreefjob.com adresine yüklemeniz yeterliydi. Yüklenen videolardan 11 tanesi jüri tarafından 1 tanesi ise halk oylaması ile seçilmiş. "miş" diyorum çünkü çok üzgünüm bu Ödül/iş için başvurular için 22 Şubat 2009 tarihinde kapatılmış.

   Kitlelerin gücünü ve minimum bütçe ile  6 hafta süren kampanya sonuçları ortada; 4milyondan fazla ziyaret, 28 milyondan fazla sayfa görüntüleme, 201 ülkeden 34,684 başvuru, 80milyon dolarlık medya değeri taşıyan global çapta 6binden fazla haber.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Esaretten Kurtulun!

Türk toplumu bilgisayar ve teknoloji ile o kadar bütünleşti ki, geçmişten bu güne şöyle bir göz gezdirirseniz, inanılmaz sonuçların doğduğunu kendinizde görebilirsiniz. Daktilodan, dokunmatik klavyelere; dosya kağıtlarından, LED ekranlara; donanımın gücü o kadar gelişti ki, 20 yıl önce bugüne ait bir fotoğraf gösterseniz, deli olmak ile suçlanırsınız. Peki donanım bu kadar gelişmiş iken yazılım ne alemdedir?
Tabii ki yazılımda bir o kadar gelişti, çeşitlendi. Ama bu çeşitlenme kullanıcıya asla yansımadı. Kullanmaya alıştıkları işletim sistemini, hataları ve sorunları ile kabul etmek zorundaydılar çünkü piyasa bu yazılımın tekeline girmişti. Hangi yazılımdan bahsettiğimi hepimiz biliyoruz. Microsoft piyasa üzerinde kurduğu egemenliği arttırırken, yazılım ve oyun üreticileri de doğal olarak bu duruma destek vermek zorunda kaldılar. Bu durum kimsenin rahatını bozmadan yıllarca sürüp gitti. Ne zaman ki bilgisayar sistemlerinin dünya üzerinde ilk adından söz ettirmeye başladığı zamanlarda ki ruh ve inanış yeniden doğana kadar. Açık-Kaynak.
Canonical firması, Açık-Kaynaklı işletim sistemleri arasında şu anda dünyada en revaçta olanını yarattı ve oun üzerinden desteklerini milyonlarca insanla birlikte sürdürüyor. Ubuntu.
Oldukça iddialı şekilde tasarlanan bu işletim sistemi tüm dünyada ücretsiz kullanıma sunuluyor. Aktif olarak yaklaşık 30 milyona yakın kullanıcısı bulunan işletim sistemi, gerek dizaynı, gerek hızı gerekse kullanım kolaylığı açısından, esiri olduğumuz işletim sistemlerinden çok daha güzel. Bu güzel yazılımı bilgisayarınıza taktığınız anda yükleme esnasında bile size tek ihtiyacınızın Internet bağlantısı ve eğer taşınabilir bir bilgisayarsa, bir güç kaynağı olduğunu söylüyor. Ondan sonra siz parmağınızı bile oynatmadan Ubuntu sizin için donanım sürücüleriniz dahil her şeyi yükleyerek, sisteminizi hazır hale getiriyor. 
Dev bir kullanıcı bulutuna bağlı olan Ubuntu, sorularınızı, talimatlarınızı ve görüşlerinizi almak için bu kullanıcı bulutundan yararlanıyor. 30 milyonluk bir teknik destek servisi hayal edin Bu sistemde herkes birbirine yardımcı olmaya ve Açık-Kaynak felsefesini yaymaya çalışıyor. Peki asıl sorulması gereken soru, üretici firma bundan nasıl para kazanıyor. Ubuntu tüm dünyaya bedava dağıtılıyor. Bu işletim sistemini tercih eder ve kullanmaya başlarsanız, ve çözüm gerektiren bir sorununuz olursa bunun çözümü için Ubuntu kullanıcılarına başvurabilirsiniz. Eğer bu konuda daha kesin ve hızlı bir sonuç istiyorsanız işte o zaman üretici firma ile irtibata geçebiliyorsunuz. Çok ufak ücretler karşılığında siz teknik hizmet sunuyorlar ve firma tüm gelirini bu yolla karşılıyor. Eğer yıllardır masanızda duran bilgisayarınıza yeni bir kimlik kazandırmak istiyorsanız, www.ubuntu.com adresini ziyaret edin ve kendinizi yıllardır emri altında bulunduğunuz yazılımların esaretinden kurtarın.


28 Mayıs 2012 Pazartesi

Açık İnovasyon Süreci

     
        Rekabetin giderek arttığı iş dünyasında artık birçok şirket açık inovasyonla kar etme çabası içerisinde ve kuşkusuz Procter & Gamble, IBM ve Hewlett-Packard gibi öncü şirketler, güçlü açık inovasyon stratejileri sayesinde çoktan kara geçmiş durumdalar. Bu başarılı örneklerden sonra, yöneticiler, ihtiyaç olduğunda açık inovasyon stratejilerini temel alarak dış ortaklarla aktif  işbirlikleri kurmaya odaklanmış durumda.

        Ancak eğer başarılı bir uygulama süreci oluşturulmazsa açık inovasyon stratejilerinin potansiyel faydaları  hayata geçemez. Açık inovasyon stratejisi, iş stratejisinin bir sonucu olmalıdır. Açık inovasyon uygulamaları kısa, orta ve uzun vadede iş ve inovasyon hedeflerini desteklemelidir. Birçok şirket bilinçli bir açık inovasyon stratejisi tanımlayamamaktadır ve bu şekilde açık inovasyon süreçleri eksik sonuçlanır.


        Ayrıca unutulmamalıdır ki, yalnız içe dönük düşünen ve bunu onaylayan çalışanların görüşleri çoğunlukla, açık inovasyon yaklaşımlarına sekte vurur. İşbirliğine inanan dışa dönük, açık inovasyona ait olumlu görüşleri olan çalışanlara sahip şirketlerin başarıya ulaşmaları daha kolaydır. Bu sebeple yöneticilerin, açık inovasyona destek verebilmek için çalışanlarını teşvik etmeleri gerekmektedir.

         
        Açık inovasyonda şirketlerin çok farklı fikir ortaklarına değinebilmesi gerekir. Bu açıdan ağ yönetiminin önemi açıktır. Yenilik için çözüm yaratıcılarıyla sürekli temas halinde olmak gerekir.

         Bir açık inovasyon stratejisi ile şirkete zarar verme riski her zaman vardır. Bu nedenle başarılı bir açık inovasyon atılımı hem öngörülü ve tedbirli olmak hem de risk alabilmek arasındaki dengeyle mümkündür ancak. 










Bu dönemin son post'u benim için. Teşekkürler Gabi ve tüm sınıf :)) Cuma akşamı görüşmek üzere :))







13 Mayıs 2012 Pazar

Anne Mesajları ile Dijital İletişim

Saat 23.40 ve bir SMS gelir "Kızım 12’de evde ol gecikme Bal Kabağına dönersin!"
Aslında söylenmek istenen şudur; 12’de evde olacaksın diye zar zor izin aldın Baban ayakta seni bekliyor…
Bu hafta gerek geleneksel medyada gerekse yeni medya kanallarında birçok farklı “Anneler Günü” kutlama kampanyaları yer aldı. Hepsinin ortak özelliği Annelerimize verdiğimiz sevgiyi ve önemi yansıtmaları. Bazı reklamlar sıradanlaşırken bazıları ise konuya farklı yaklaşımları ile ön plana çıktı ve “like”landı. Bunlarda ilk akla gelenler Profilo markasının 2011 yılı itibariyle yayınladığı “O Tabak Bitecek” reklamı ile başlayan, Bayramda “Anne Niçin Baktın Bana Öyle Klavuzu ” ile devam eden ve 2012’de ise “teknoloji” marka yansıması ise “Yavrum Seni Like ettim” reklamı.
Bir diğer örnek ise “Anne Mesajları” ile ön plana çıkan Turkcell Akıllı Kadınlar Kulübü.  Turkcell Dijital Ekibinin fark yarattıkları en öenmli nokta ise, bu video için Crowdsourcing geniş yelpazesinden yararlanıp çalışanlarının yaratıcı enerjisini de katarak daha gerçekçi bir yaklaşım sergilemeleri. Turkcell bu dijital iletişim videosunu hazırlarken sadece ajansından gelen fikirleri değil Turkcell çalışanlarını da bu yaratıcı fikre dâhil ettiler.  Düzenledikleri şirket içi anket ile Turkcell çalışanları kendi annelerinden gelen en düşünceli, en esprili, en farklı SMS’leri ilettiler. Ve bu SMS’lerinde yer aldığı “Anne Mesajları” videosu yaratıldı. Yayına girdiği gün Twitter’da en popüler listesinde #annemesajları ile 1.sıraya yükselerek Trending Topic olma sıfatını saatlerce korudu. Sadece bir gün içerisinde sosyal medya kanallarında 4 milyon reach ulaştı. Firma Anneler Gününde farklı bir iletişimde bulunduğu/beğenildiği, Annelerimiz ise çocuklarına attıkları SMS’leri medyada gördükleri için mutlular.
Bu iki markada risk alarak diğer firmaların bir Anneler Günü klasiği olan “koşarak annesine sarılan küçük kız” sembolü yerine bizim gündelik hayatımızda Annelerimizle yaşadığımız diyalogları kullanarak hem gülümsetip hem de onların bize verdikleri değeri tekrar hatırlattılar. Yaşam enerjimizi yansıtan Annelerimizin ve Geleceğin Annelerinin Anneler Gününü kutluyorum.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Facebook Hayat Kurtarıyor !


Sağlık; insanın yaşadığı dünyada ne paraya ne de onun dengi başka bir değere değişebileceği bir olgu değildir. Hayatmızın ilk evrelerinde ailemizin koruması altında sağlığımızı düşünmeden yaşarız. Yaşımız ilerledikçe ve varlığımızın kontrolü kendi ellerimize geçtiği vakit sağlığımızı korumak için çok çaba sarfederiz. Ama bir gün gelir yaşadığımız dünyayı terk etmek zorunda kalırız.
Ölüm, insanoğlu her ne kadar kabul etmesede dünyanın en büyük gerçeğidir. Her insan, mutlu yaşayamasa da, huzurlu bir şekilde hayata gözlerini yumacağını düşünür. Bazen kader insanlara bu huzura sevketmez ve hayali bile kötü olan durumlara düşürebilir. Hayata tutunma çabası gösteren bir çok insan gibi.
Hastanelerde, kendilerini hayata bağlayacak yeni bir organı bekleyen binlerce insan için bu durum böyle.  Bir umutla yaşamak güzel olduğu kadar, bu umuda kavuşmayı dilemek ve sabretmekte bir o kadar sancılıdır. Organ bağışı gibi hassas ve gerekli bir konuda sosyal medya devlerinden biri olan Facebook’un ilgisinden kaçmadı ve bu konu dijital ortama taşındı.
Facebook kendi sistemine, paylaşılan bir sürü kişisel bilginin yanı sıra, organ bağışını da ekledi. Amerika’da harekete geçen bu sistem sayesinde kullanıcılar organ bağışçısı olduklarını Facebook aracılığı ile duyurabiliyorlar. Organ bekleyen bir hasta, bağışçı kullanıcılardan birinin organları sayesinde, gerekli ortam sağlanması halinde hayata tekrar tutunabiliyor.
 900 Milyon kullanıcısı olan dünyanın en büyük sosyal ağı Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, uzun zamandır Facebook’un sosyal sorumluluk alanında girişimlerde bulunacağını belirtiyordu ve bu büyük girişim ile Facebook adından çokça söz ettirecek gibi görünüyor. Henüz ülkemizde devreye girmeyen bu sistem, ve güvenilirliliği konusunda tartışmalar ise çoktan başladı.

11 Mayıs 2012 Cuma

Kitlelerin Çeviri Gücü


   
   Dil kuşkusuz kişiler ve/veya ırklar arası uçurumu (dijital uçurumu) derinleştiren en önemli sebeplerden biri. Facebook’un Türkçe seçeneği olmasaydı muhtemelen Türkiye kullanıcı sayısı bakımından Facebook dünya sıralamasında 7. olmayacaktı. Aslında, 'dil' erişimin ve iletişimin olmazsa olmaz biricik parçası. 



    Google translate ve benzeri çeviri hizmetleri şuan için yeterli sayılmazlar. Her lisanın dilbilgisi, kalıpları, noktalama işaretleri kendine has ve üstelik bir lisanın ait olduğu kültüre hakim olabilmek ise işin diğer bir önemli boyutu. İyi ama dünya üzerinde birçok dil var ve her birinin çeviri maliyeti, şirketleri zor durumların eşiğine getirebilir derken bu taşın altından da Crowdsourcing çıkıyor. Herkesi bu süreçte birer tercüman olmaya, dilini ve dolayısıyla kültürünü paylaşmaya çağırıyor. 



   Twitter bu yöntemle oldukça başarılı olmuş ve içlerinde öğrencileri, gazetecileri ve hatta IT uzmanlarını barındıran 13.000 kişilik gönüllüler bulutunu oluşturarak Twitter’ın oldukça kısa bir sürede 28 farklı dile çevrilmesini sağlamıştı. Facebook’ta da aynı şekilde başarılı örneklerine tanık olduğumuz bu yeni çeviri yöntemine güncel bir örnek olarak Pinterest’i sayabiliriz.



   Bugünlerde kendilerine bu çeviri sürecinde yardım edebilecek tercümanlar arayan Pinterest öncelikle beş lisanda odaklamayı hedefledi -İspanyolca, Portekizce, Japonca, Almanca, ve Fransızca-. Pinterest bu imece usulü çeviri sürecine herhangi bir lisanda akıcı olan herkesi davet ediyor.

9 Mayıs 2012 Çarşamba

En iyi 3G şebekesinden Crowdsourcing ile İşlerinizi Halledin..


Crowdsourcing’in önemi anlaşıldıkça crowdsourcing temelli uygulamalar da mobil cihazlar ve internet üzerinde artış göstermekte. İki yeni iPhone uygulaması da bu önem artışını fark edenler tarafından geliştirilmiş. Bunlardan ilki mCrowd. mCrowd daha önce anlattığımız AppsWell uygulaması gibi çalışan, insanların birbirleriyle görüşerek belirli bir iş bölümü sağlayabilmelerini ve yapılacak görevleri alanında bilgi sahibi insanlara paylaştırabilmelerini amaçlayan bir platform. Ayrıca bu platform üzerinden kişilerin belirli bir bilgiyi veya durumu paylaşarak o durum hakkında bilgi de alınabilmekte. Örneğin yaşadığınız bir sarsıntının deprem olup olmadığından emin değilseniz ve etrafınızda sorabileceğiniz kimse yoksa mCrowd üzerinden durumu paylaşıp size yakında olan kişilerle durum değerlendirmesi sağlayabilirsiniz. mCrowd’u öne çıkaran önemli özelliklerden biri de lokasyon bazlı çalışması ve kişinin iletilerinin istediği lokasyon çevresinde paylaşılabilmesini sağlaması. Yani bir konuyla ilgili sizin yüz yüze görüşmeye gidebileceğiniz mesafeniz en fazla 30 km ise, uygulamaya bunu değer olarak girmeniz yeterli. Uygulama 30 km. çevresinde durumunuza veya araştırmanıza uygun bilgileri ve durumları filtreleyerek size iletebilmekte. Uygulama ile ilgili detaylara ve AppStore bağlantısına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.






Bir diğer crowdsourcing uygulaması ise 3G üzerinden benim gibi iPad ve Android tablet kullananları ilgilendirecek bir uygulama. 3G, Türkiye’de kullanılmaya başlandığından beri hızıyla, bağlantı kalitesiyle, operatörlerin izlemekten bıktığımız birbirlerini iğnelediği reklamlarıyla meşgul olduğumuz GSM ağı üzerinden yüksek hızda kablosuz veri aktarımı ve internet erişimi sağlayan bir altyapı. Bu altyapıyı benim gibi son teknoloji ürünleri hastası insanların kullanırken yaşadığı birçok sorun mevcut. Yavaşlama yaşanması, sinyal kalitesinin düşmesi bu sorunlardan sadece birkaçı. İşte bu sorunları en aza indirmek ve operatörlerden hangisinin en iyi 3G bağlantısını sağladığını bulabilmek için artık bir CarrierCompare var. Uygulamayı indirdikten sonra tek yapmanız gereken çalıştırmak. Bulunduğunuz lokasyonda hangi operatörün en iyi 3G kalitesine sahip olduğunu uygulama aracılığıyla belirleyebiliyorsunuz. Uygulamanın crowdsourcing’i ilgilendiren kısmı ise bu bilgileri paylaşabilmeniz ve böylece hangi lokasyonda hangi operatörün önde olduğunu uygulama aracılığıyla kullanıcılardan gelen veriler çerçevesinde güncel olarak öğrenebilmeniz ve sonuçları sosyal medya üzerinden paylaşabilmeniz. Uygulamanın ücretsiz ve ücretli (1,99$) olmak üzere iki versiyonu bulunmakta. Ücretli versiyonunda reklam bulunmazken ücretsiz versiyonda rahatsız etmeyen reklamlar bulunmakta. Kendi ofisimden uygulamayı çalıştırdığımda soldaki sonucu elde ettim. Yeditepe civarlarında 3G kullanacaksanız yandaki sonucu göz önünde bulundurun derim. Uygulama ile ilgili detaylara ve AppStore bağlantısına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.


4 Mayıs 2012 Cuma

Tarihe Tanıklık Edin !


Dünya, bir çok ulusun kendine ait tarihi ile harmanlanarak buraya kadar gelmiş ve kendine, çok geniş bir atlastan oluşan, karmaşık bir kültür yaratmıştır. Bu karmaşık kültür arasında “ayıraç” olarak nitelendirebileceğimiz bir kaç karakter vardır ve onlar dünyaya bizzat tarihin kendisini bıraktılar.
O kişilerden bir tanesi var ki adına sayısız destanlar, kitaplar yazıldı. National Geographic’in araştırmalarına göre o kişi, 16 milyon insanla ırkı en fazla devam eden kişi ve yine aynı araştırmalara göre dünya tarihindeki en önemli 50 politika liderlerinden biri. Bahsettiğimiz kişi Cengiz Han.
Kanun yerine gücün egemen olduğu o dönemlerde, dünyanın en büyük hükümdarlığını yöneten Cengiz Han öldüğünde, Moğol yasaları gereği kimsenin bilinmemesi gereken bir yere gömüldü ve mezarı gizli tutuldu. Hatta arayanlar tarafondan bulunmaması için üzerinde atlar gezdirilerek gömüdüğü toprağa naturel bir görüntü verildi.
Ölümünden 785 yıl sonra National Geographic herkesin katılımına açık bir araştırma başlattı ve şuan binlerce insanın katılımı ile büyük imparator Cengiz Han’ın mezarını arıyor.

Moğolistan’da bulunan tarihi mezarlar, genellikle taşların bir hilal biçimde çevrelediği toprak alanlardan oluşuyor. Cengiz Han’ın mezarı ise  Onon ve Kerulen kaynakları yakınında, Burhan-Haldun dağları arasında bir yere gömüldüğüne inanılmaktadır. Katılımcılar Google Earth programı yardımı ile bu bölge yakınlarında ki tarihi taş mezarları saptayarak, bölgede canlı olarak gezen ekibe yön veriyorlar. Araştırma sonucu bulunan mezarların Cengiz Han’a ait olup olmadığı henüz kanıtlanmış değil. Fakat araştırmalar devam ediyor. Olur da bu araştırmaya katılan amatör araştırmacılardan biri Cengiz Han’ın mezarını saptayabilirse, o kişi tarih yazarken, biz de tarihe tanıklık etmiş olacağız.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Netflix, Blockbuster'ı tahtından nasıl salladı?



Eskişehir'de okurken bir kaç üniversite öğrencisinin bir araya gelip, film kiralama dükkalarından parayı nasıl kırdıklarına şahit omuştum. Zaman içinde dükkanları büyümüş, iç tasarımı yenilenmiş göz doldurucu her kategoriden filme, belegesellere hatta konser kayıtlarına ulaşmak mümkündü.
Blockbuster, şüphesiz bu iş modelinin öncü firmaların. Birçok ülkede açtığı seri mağazalarla da başarısını tescillemiş hatta yeni çağa ayak uydurarak ofline'dan online'a da geçmeyi başardı. Başarının sürdürülülebilmesi için inovasyon şart olduğunu infografik'te de bir kez daha göreceğiz. Öyle ki, son yıllarda kullanıcı sayısında hatırı sayılır bir artış gösteren Netflix, Blockbuster'ın tahtını sallamış durumda. Gelin nasıl oldu da Blockbuster Netflix'in arkasaında kaldı, inceleyelim.

Netflix, 2011 yılında üyelik sayısını Canada ve Amerika Birleşik Devletleri'nde  20 milyona çıkardı. Bu sayı 4 milyonluk Norveç nüfusunun 5 katı, İsveç nüfusunun 2,5 katına denk geliyor. Neredeyse bir Avustralya nüfusu kadar üye sayısı olan Netflix bir video stream servisi.

24 Nisan 2012 Salı

Sihir; Birbirine Dokunarak Yaşamanın Güzelliği

“Birbirine dokunarak yaşamanın güzelliğini yaz” demiş İncir Reçeli filminin kahramanı Duygu veda sözleri olarak… Bizler, insan olarak birbirimize ne kadar dokunabiliyoruz diye düşünmeden duramıyorum. Son günlerde duyduğum sık bir cümle “her şeyi bir kenara bıraktım sadece insan olsun istiyorum”
İnsanlığımıza hangi evrede ikinci planda bıraktık acaba; alışveriş indirim reyonlarına koşarken mi, yurtdışı tatil planları yaparken mi yoksa akşamları eller havaya yaparken mi? Yani her şeyin merkezine kendimizi koyarken arada arkadaşlarımızın sevgili problemlerini dinlemek mi vicdanımızı rahatlatıyor. Peki, tanımadığımız insanların kalbine hangimiz dokunacağız… Peki ya Engelli arkadaşlarımızın hayatını nasıl daha fazla kolaylaştırabiliriz? Her yurtdışı seyahatimde şunu görüyorum oradaki Engelli kişiler hayatın içindeler; markette, barlarda, alışveriş merkezlerinde… Peki, neden ben bir kahve alırken sıranın önünde sipariş veren bir Engelli göremiyorum? Gerçekten güzel ülkemde hiç engelli yaşayan mı yok, ki istatistikleri bunun tersini soyluyor (sadece 29 Nisan’da yapılacak ÖMSS sınavına çeşitli özür gruplarından 60bin 367 aday giriyormuş1) yoksa onları hayatımızın içine mi dâhil edemiyoruz. Hayat yoğunluğumuz koşturmacamız yani her zaman bir bahanemiz var. Ama vicdanımız rahat çünkü sene de bir iki bayramlar aracılığı ile yardım ediyor ya da çalıştığımız şirketlerin sosyal sorumluluk projelerine arada bir destek oluyoruz ne de olsa…
Şimdi gerçek bir sihir diliyorum, Engelliler Haftasını yeni bir başlangıç olarak kabul edelim ve gelin amacı üniversitelerde bulunan engelli öğrencilerin sosyalleşme sürecine yeni çözümler getirmek olan Yeditepe Üniversitesinin “Sihrin Fikrin Olsun! Engelleri Sihirliyoruz” proje yarışması için güçlerimizi birleştirip bu sihir yaratma projesine katılalım/ daha fazla yayılmasına yardımcı olalım. Crowdsourcing kavramının sadece ticari, marka yararına kullanılmadığını aynı zamanda yaşamımızı kolaylaştırdığını, yaşam kalitemizi arttırabileceğini gösteren bir kanıt daha aşağıdaki linkte…
Ve son olarak yine Aytaç Ağırlar’ın hem senarist hem de yönetmeni olduğu 2011 yapımı İncir Reçeli filminden bir replik hatta filme adını veren metafor ile ile bitirelim
“Bana yaşayan hiçbir şeyi sevme hakkı vermediler. Ben de kimsenin sevmediği incir reçelini sevdim. Sen benim incir reçelimsin”

Kaynak: 1 www.engellilersitesi.com

18 Nisan 2012 Çarşamba

Lufthansa'nın Açık İnovasyon Süreci ve Başarısı


  Lufthansa Kargo’nun da farkında olduğu gibi açık inovasyon radikal düşüncelere ulaşabilmek için oldukça güçlü bir katalizördür. Lufthansa çevresel olumsuzluklardan arınmak ve hizmetlerini geliştirmelerine yardımcı olmak üzere kalabalığın bilgeliği istifade etmek istedi. 



    Böylece ‘Air Cargo Innovation Challenge’ adlı bir yarışma başlattı ve dünyanın her bir yerinden katılımcılar yaratıcı çözümler, yenilikçi fikirler ve gelecek vizyonları ile gelip, katılım gösterdiler. Katılımcılar özellikle lojistik uzmanları, havayolu müşterileri ve akademisyenlerden oluşmaktaydı. Bu yarışma hava kargo sektörünün ilk, açık inovasyon girişimi oldu.Bir web sitesi platformu kuruldu ve yarışma yedi hafta boyunca sürdü. Fikirler Lufthansa Cargo tarafından seçilen uzmanlardan oluşan uluslararası bir jüri tarafından yenilikçilik ruhu, maliyet-yarar oranı gibi kriterlere göre değerlendirildi ve ödüller verildi.





  Açık inovasyonun temel faydalarını özetlemek gerekirse; hızlı, verimli ve güvenli bir şekilde pazar araştırması yapabilmek, iç kaynakları tamamlayabilmek, yeni ürün ve hizmetler üretebilmek, bugüne kadar keşfedilmemiş yollar bulabilmek ve müşterileri ciddiye alıp değer verdiğini hissettirebilmek.


17 Nisan 2012 Salı

Düşüncelerini Ödüle ve Paraya Çevir, Fotoğrafınla Ayrımcılığı Yok Et


Düşündüğünüz şeyleri paylaşarak ödül kazanmak ister misiniz? Appswell uygulaması tam size göre. Appswell uygulaması ile aklınızdan geçen herhangi bir fikrinizi insanlarla paylaşabilir ve insanların o fikirle ilgili düşüncelerini öğrenebilirsiniz. Ayrıca insanlar sizin fikrinizi sevdikçe fikirler listesinde üst sıralara tırmanabilir ve hediye çekleri kazanabilirsiniz. Ayırca uygulamayı geliştiren firma kurumsal firmalara da kullanıcılarının düşüncelerini alabilecekleri arayüzler geliştirme konusunda destek veriyor. Örneğin uygulamayı kullanarak Kraft Foods kendi sektöründeki müşterilerinin mobil uygulamalarda isteyebileceği özellikleri belirleyerek resmi uygulamasını AppStore’a koydu. Appswell şu anda sadece iOS temelli mobil cihazlarda çalışabilen bir uygulama. Yani bu uygulama için bir iPod, iPhone veya iPad’iniz yoksa arada sırada arkadaşınızınkini yürütmeniz gerekebilir. Uygulama ile ilgili detaylı bilgilere aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz.



Revolution Mosaic app’da Appswell gibi sadece iOS temelli cihazlarda çalışabilen bir uygulama. Uygulama tüm dünyadaki kullanıcılarından gelecek fotoğrafları bir poster içine yerleştirerek tüm insanların içinde olabileceği bir mozaik yaratmayı amaçlıyor. Hedef 360,000 fotoğrafa ulaşmak. Bu sayıda fotoğrafa ulaşıldıktan sonra yeni poster, fotoğraf gönderen kişilerin fotoğraflarından biri olarak seçilecek ve kullanıcılar bu posterin içini kendi fotoğraflarıyla dolduracaklar. Uygulamayı geliştiren Ian Tuason bu projeyle kitleleri ayrım olmaksızın tek çatı altında simgelemeyi amaçlamış. Ayrıca projesine kaynak yaratabilmek için crowdfounding’den de halen yararlanmakta. Proje ile ilgili detaylı bilgiye aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz:




Son bir uygulama da Türkiye’den. Uluhan Grup Beylikdüzü’nde inşaatına başlayacağı yeni toplu konut projesi için isim arayışına girdi ve son zamanların popüler metodu crowdsourcing’e başvurdu. Katılımcılar yaratılacak yaşam alanına isim vererek iPhone ve iPad kazanma şansını yakalarken, tüm katılımcılara da ilgili projede konut almaları durumunda satış fiyatı üzerinden %5 indirim sağlanacağı açıklandı. Aşağıdaki linkten ilgili kampanya sayfasına erişebilirsiniz.

13 Nisan 2012 Cuma

Kendi app'ini Geliştirirken Yardımseverliğini Konuştur



Crowdsourcing uygulamaları son zamanlarda sadece büyük şirketlere değil, küçük firmalara ve hatta bireylere de katkıda bulunabilmekte. Bunun en iyi örneklerinden biri iBuildApp. iBuildApp sayesinde isteyen herkes kendi iOS ve Android uygulamasını geliştirebiliyor. Uygulama kullanıcılara isterlerse belirli arayüzler üzerinden temel uygulamaları ücretsiz geliştirmelerini sağlıyor, isterlerse fikirlerini daha önceden uygulama geliştirmiş veya konularında uzmanlaşmış kişilere açabilmelerini ve o kişilerin uygulamayı onlar adına küçük ücretler karşılığında geliştirebilmesini sağlıyor. Bu sayede normalde şirketlere yüksek paralarla yaptırılan uygulamalar yerine daha uygun fiyata cep telefonu uygulaması geliştirmek mümkün olabiliyor. iBuildApp’ın crowdsourcing açısından en önemli özelliği mobil uygulama geliştirmiş uzman kişilerle parlak fikirli insanların bir araya gelmesini sağlayabilmesi.

iBuildApp web sitesine www.ibuildapp.com adresinden erişebilirsiniz. Ayrıca uygulama ile ilgili kısa bir yazıya http://www.crowdsourcing.org/site/ibuildapp/ibuildappcom/3229 adresinden erişebilirsiniz.


Bir diğer uygulama ise son zamanlarda yaşadığı zor günler nedeniyle manşetlerden düşmeyen Sony’den. Son 4 mali yıldır zarar eden 2011 yılı sonunda açıkladığı rekor zarar ile (6,4 milyar $) çökme noktasına gelen firma maliyetleri düşürmek ve düzlüğe çıkabilmek adına yeni adımlar atmakta. Ancak Sony İngiltere Ofisi tarafından gerçekleştirilen bir Android tabanlı uygulama şirketin farklı bir gündemle öne çıkabilmesini sağladı. Sony +u uygulaması gönüllülük esasına dayalı olup kullanıcıların kendi etraflarında gerçekleşecek gönüllülüğe dayalı sosyal yardım ve dayanışma projelerinden haberdar olmasını sağlıyor. Bu sayede gönüllü çalışmaların daha verimli, kolay ve hızlı ilerlemesini sağlamayı amaçlıyor. Uygulama Sony’nin düzenlediği “Open Planet Ideas” yarışmasına gelen yüzlerce öneri arasından seçilerek Eylül 2010’dan beri aktif olarak desteklenmekte. Uygulamayı Google Play Store’dan indirebilir, detaylı bilgi almak için www.sony.co.uk/+u adresine girebilirsiniz.

12 Nisan 2012 Perşembe

Protestona Eğlenebileceğin Yoldan Git..


Bir süredir hasta olmam sebebiyle çok fazla yazamadığım güzelim SOMYeditepe bloğumuza artık yeni crowdsourcing araçları eklemenin vakti geldi. (Hatta geçiyor bile) Ama bir bakterinin kendi yarattığı kitlesiyle iletişimini güçlü kılarak haftalarca bedenimi terk etmemesi crowdsourcing olayında bakterilerin bizden daha önde olduğunu gösterdi bana. Neyse ki daha iyiyim galiba.

Şimdi anlatacağım ilk crowdsourcing aracı Protest4. Protest4 iOS ve Android işletim sistemi kullanan mobil cihazlar için geliştirilmiş bir uygulama. Bu uygulama sosyal medya üzerinden insanların birbirlerine ulaşarak rahatsız oldukları durumları protesto edebilmelerini amaçlayan ve özellikle Arap Baharı’ndan esinlenen bir uygulama. Her konuda aktivistlerin birbirleriyle iletişim kurması ve organize hareket edebilmeleri için biçilmiş kaftan aslında. Uygulama onay aldıktan sonraki 17 gün içerisinde 150 farklı ülkeden 50000’den fazla kullanıcı tarafından kullanılmış ve bu sayı gittikçe büyümekte. Üyelerinin çoğunluğunun özellikle Mısır, Pakistan, Endonezya gibi ülkelerden olması da dikkat çekici. Uygulamayı kullanan aktivistler başarılı kampanyalar da gerçekleştirmekte. Örneğin Mısırlı aktivistler Alaa Abd-El Fattah isimli bir bloggerın hapiste geçirdiği 2 hafta süresince neler yapabileceklerine dair 2 hafta boyunca online tartışmalar düzenledi. İtalya’da 1000 kadar Berlusconi karşıtı, uygulama üzerinden Berlusconi’nin başbakanlık görevini bırakması için protesto düzenledi. Uygulamanın bu başarıları bazı kişilerin dikkatini çekmiş olacak ki, uygulamanın olduğu sunuculara kökeni belli olmayan hacker atakları düzenlenerek uygulama birkaç kez durdurulmaya çalışıldı ancak başarılı olunamadı. Uygulama ile ilgili detaylı bilgiye aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz.


İçimizdeki aktivist duyguları kabartan bu araçtan sonra anlatacağım ikinci uygulama ilkiyle kel alaka kalacak. BMW Ultimate Drive uygulaması navigasyon sistemlerinin bize kısa yol göstermeleri durumuna farklı bir anlam katıyor: “En kısa yol her zaman eğlenceli olmayabilir.” Uygulama kullanıcılardan gelen belirli rota bilgilerini Google Maps üzerinde kendi sistemine işleyerek kullanıcıların beğendiği yolları ve rotaları kullanıcılarına sunuyor. Örneğin, tatil için araçla yola çıkacaksanız sizden önce o yollardan geçmiş kişilerin hangi rotaları izlediklerini ve izledikleri rotada nerelerin kesinlikle gidilmesi gereken yerler olabileceğini, nerelerin geçilmesinin eziyet olduğunu görebilirsiniz. Kimselerin bilmediği yol kenarındaki mükemmel sahilleri veya ormanlık alanları görebilirsiniz. Uygulamayı kullanarak kayıtlı olan rotalar hakkında yorum yapabilir, tavsiyede bulunabilir veya kendi belirlediğiniz yeni bir rota ekleyebilirsiniz. Uygulama hem iOS üzerinde hem de Android üzerinde kullanılabilir şekilde tasarlanmış ve AppStore’dan ya da Google Play’den 50’den fazla ülke için indirilebilir konumda. Uygulamanın halen birkaç eksiği olduğunu ve güncellemelerin ara ara yapılarak bu eksiklerin giderilmeye çalışıldığını da iletmekte fayda var.

Uygulama ile ilgili detaylı bilgiye aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz:



Crowdsourcing.org: http://www.crowdsourcing.org/document/bmw-app-crowdsources-fans-favorite-drives/5912

11 Nisan 2012 Çarşamba

New York #lovenyc Yarışması


Sex and the City, Central Park, Fifth Avenue ve Empire State binası dersem ve bunları tek bir simgeyle birleştirmek istersem; sadece   olur. Önceki yazılarımda olduğu gibi anlattıklarımı yaşayarak yazmak isterdim, yani bu haftaki yazı için NewYork’a gidip kendi çektiğim fotoğrafları size iletemek ama ilerisi için sponsor arayışlarım devam ediyor. Bu haftanın konusu, yarattıkları imaj çalışmaları ile tam bir marka olan, bana yılbaşında Times Square'de bulunma hayalleri kurduran Big Apple yani NewYork ve düzenlenen #lovenyc yarışması.
New York sakinleri bugünlerde şehrin en iyi fotğrafı için #lovenyc isimli Facebook fotoğraf yarışmasında güçlerini birleştirdirdiler, #lovenyc katılımcıları arasından jüri şu anda en iyi 10 görüntüyü seçti ve yayınlandı. Nisan 15’e kadar en iyiyi seçmek için oylama devam ediyor olacak.
Fotoğrafların hepsi inanılmaz derecede yaratıcı, bunun yanı sıra yaşanyanların gözünden NewYork’u ve neden bu şehri sevdikleri görmek etkileyici. Fotoğrafların yarısı profosyonel/ klasik kameralar ile çekilirken diğer yarısı bazı aplikasyonlar ile desteklenmiş akıllı telefonlar ile çekilmiş. Yarışmada fotografları ise kesinlikle Instagram ve Hipstamatic kullanmak ve filtrelemek için cesaretlendiriyor.
NYC Devlet kanalları tarafından oluşturulan ilk sosyal medya crowdsourcing girişimi olarak kabul edilen #lovenyc yarışmasına 250 sosyal medya accountundan giriş yapıldı. Devlet ile halkın iletişimini artırmak adına her ay düzenlenebilecek farklı girişimler için güzel bir başlangıç olması bekleniyor.
Yarışmanın kazananını farklı/komik bir ödül bekliyor -NY şehrinin bir günlük resmi Instagrammer sıfatı –. Ayrıca kazanan fotoğraf  Times Square billboard ve NYC kurumsal Facebook, Twitter and YouTube hesaplarında yayımlanacak.
Sizin favori fotografınız hangisi?